Akıllı telefonların sıradanlaşıp, tablet gibi mobil cihazların büyük bir hızla yaygınlaştığı günümüzde; mobil öğrenmeye yönelik ilgide gözle görülür bir artış oldu. Kurumlar, mobil öğrenme uygulamalarını dikkatle takip etmekteler. Hatta, mobil öğrenmeyi başlatmak için hevesliler diyebiliriz. Sadece “Nasıl?” sorusunun yanıtında kararsız kalınıyor. Başlangıç aşamasında önemli olan doğru noktalara odaklanabilmek. Bu aşamada yapılması gereken şey uygulamanın doğru kurgulanmış olması ve pazardaki gelişmelerin sürekli takip edilmesi. Bu konuda dikkat edilmesi gereken alanları aşağıdaki beş soru ile belirleyeceğiz:
Mobil öğrenme bir cep telefonu ya da tablet üzerinde gerçekleşen öğrenmeye verilen isim olsa da pek çok kişi tarafından “taşınabilirlik” olarak algılanmakta. Bu algı nedeniyle kullanılabilecek cihaz ve yaklaşımlar çeşitlenerek daha ulaşılabilir hale geliyor. Örneğin; dizüstü bilgisayarlar e-öğrenmenin pek çok uygulaması için en doğru platform ve çoğu çalışan bilgisayarını nereye gitse yanına alıyor. Medya oynatıcıları, çoğu iPod (ve diğer MP3/MP4 oynatıcılar) akıllı telefonların etkileşim yeteneklerine sahip olmasa da öğrenenenlerin isteklerine uygun biçimde tüketebilecekleri sesli ve görüntülü programları indirebiliyor. e-Okuyucular; çoğu PDF, Word ve diğer dosya formatlarını desteklediğinden özellikle metin tabanlı öğrenme kaynaklarının okunması ve çalışılmasında yararlı olmakta. Dolayısıyla, mobil stratejinizi planlarken birden fazla cihazı kapsayacak çözümlerle, “taşınabilirlik” amacınızı da destekleyin
Mobil cihazlar, henüz genel öğrenme stratejilerinin sadece bir öğesini oluşturuyor. Bu aşamada, uygulama alanlarının ve hedef profil seçiminin doğru yapılması öne çıkmakta. Peki, mobil öğrenmeye kimler öncelikle dahil edilmeli? Bu soruya mobil cihazlara bağımlı olan çalışanlar; yani satış elemanları, yöneticiler ve sahada çalışan kişiler diye yanıt verilebilir. Ayrıca, mobil öğrenmeye girişte yön belirleyici kararlar alınırken, kendine özgü çalışma tarzı olan bu mobil kitlenin ihtiyaçlarının belirlenmesi önem taşımaktadır.Şirketler, uzun süreli dikkat gerektiren formal eğitimleri m-öğrenme uygulamalarına dahil etmiyorlar. Bunun bir nedeni, sıkışık klavyeleriyle küçük aletlerin yüksek etkileşim seviyelerine cevap verememesi. Ayrıca, hareket halindeki çalışanların ilgilerinin dağılabileceği ya da yaptıkları işin yarıda kesilebileceği endişesi de var. Zaten, uzun süren ve konsantrasyon gerektiren bu eğitimlerden m-öğrenme ortamında verim alınması da pek mümkün olmamakta.
Bu yüzden kurumlar m-öğrenmede genellikle aşağıdaki uygulamalara odaklanmaktalar:
Mobil dünyanın olgunlaştığını gösteren işaretlerle karşılaşıyor olsak da halen standartların hakim olduğu bir dünyada yaşamıyoruz. Yapısal faktörler, işletim sistemleri ve farklı telefon ve tabletlerin kısıtları; bilginin tek seferde üretilip birçok cihaza birden aktarımını zor ya da imkansız kılıyor. Bir şirketin genel e-öğrenme amaçlarıyla kullandığı döküman formatları (Adobe® Flash®, Java, Java uygulamaları) her mobil cihazda çalışmayabiliyor. Cihazları inceleyip, beceri ve kısıtlarını anladıktan sonra siz de büyük ihtimalle, mobil programınızın kısıtlı sayıda ya da tek bir cihaza odaklı olması gerektiği sonucuna varacaksınız.
Mobil öğrenme stratejiniz, kurumsal stratejinizle aynı yöne bakmalı ve şirketin bilgi teknolojileri tarafından şekillendirilmelidir. Unutmayalım ki çoğu başarılı program, eğitim departmanı ile BT departmanı arasındaki güçlü ortaklıkla başlar. Güvenlik ve ağ erişim kriterleri iyi öğrenilmeli ve ayrıca programın yaratacağı teknik destek ihtiyacı göz önünde bulundurulmalıdır. Her çalışanın mobil aracı olamayacağından veya olsa da eğitim için kullanmak istemeyebileceği düşünülerek mobil öğrenme için kullanılan içeriğe, çalışanlarınızın diğer eğitimlere erişim için kullandığı sistemlerden de ulaşılabilmesi gerekmektedir.
Mobil öğrenme; çalışanların performansı, üretkenliği ve bağlılığını geliştirmek için fırsatlar sunsa da her ihtiyacı karşılayamaz. Başarılı olmak için m-öğrenmenin büyük resim içindeki yerini doğru kavramalısınız. Başarıyı belirleyen faktörler; eğitim içerikleri, sistemlerinizin olgunluğu, hedefleriniz ve iş gücünüzdür.
Özetlersek; içeriklerinizi tek bir araç, örneğin iPad üzerinde çalışacak şekilde mi tasarlamalısınız yoksa daha esnek (birden fazla platform hedeflendiğinde daha fazla ürün geliştirme süresi gerektirecek) bir yaklaşımı mı seçmelisiniz? Bu kararı almada en büyük rolü mobil pazarın evrimi oynayacak. Bugün içerik sağlayıcı ve tüketiciler için marifet, m-öğrenme stratejilerini zamana dayanıklı kılabilmek; bu da hızla biçim değiştiren mobil pazarındaki gelişmeler ve yeni cihazlar için de yer ayırmak anlamına gelmekte.
Bu yazı,SkillSoft Ürün Pazarlama Direktörü TIM HILDRETHiun kaleme aldığı “Bir Mobil Öğrenme Stratejisi Geliştirirken Sormanız Gereken Beş Soru” başlıklı makalesinden derlenmiştir.
CNBC tarafından Ekim 2021'de gerçekleştirilen bir ankette teknoloji sektöründeki yöneticilerin %57'si kalifiye çalışan bulmanın bir numaralı endişeleri olduğunu bildirmiş – bu endişe, tedarik zinciri sorunlarından ve siber güvenlik tehditlerinden daha üst sırada yer alıyor.
Çağ değişti. “Eskiden…” ile başlayan cümleleri dikkatli dinlediğimizde ne kadar yol aldığımızı görmemek neredeyse imkânsız. Çağ ile birlikte birçok sektör de değişti. Teknoloji, sanayi, otomotiv, telekomünikasyon ve daha nicesi… Tüm bu değişim ve dönüşümler, eğitim sisteminin değişmesine ve gelişmesine öncülük etti. Bir düşünün, 15 yıl öncesine kadar “mobil eğitim” kavramından bahsedebilir miydik? Elbette edemezdik fakat eğitim platformları hakkında konuşabilirdik. Çünkü mazisi çok daha eskiye dayanıyor. İşte tam da bu noktada, Türkiye’deki ilk e-öğrenme girişimi olan Enocta Platformu hayatına devam ediyor. Günümüzde sadece hayatta kalmak önem arz etmiyor, günün koşullarına uyum sağlamak en önemli konuların başında geliyor. Bu sebeple platform her gün gelişiyor ve çağa uygun olarak şekilleniyor. Kuşkusuz bu değişimleri tetikleyen en önemli unsurların başında ise gelişen teknoloji ve internet yer alıyor.
“Off yine mi eğitim atanmış hem de zorunlu mu?” Eğitim ve gelişim ile ilgilenen kişiler olarak kurumlarınızda bu cümleyi çalışma arkadaşlarınızdan ne kadar sıklıkla duyduğunuzu durup bir düşünün. Sonrasında şunu bir soralım; her eğitim atamasında mı yoksa sadece zorunlu eğitimlerde mi duyuyoruz? Cevabınız hepsi mi? O zaman süreçlerinizi gözden geçirmenizin ve birtakım şeyleri değiştirmenizin zamanı sizce de gelmedi mi?