Wolf of Wall Street geleneksel liderlik anlayışını değiştirerek, Lenardo DiCaprio'nun performansıyla sinemalarda nasıl lider olunacağını bize gösterdi. Jordan Belfort'un hayatından esinlenerek hazırlanan sinema filmi insanda başarı için ortalığı yıkacak, komedi, dram ve ilham içeren bir film tadı bırakıyor.
Peki Jordan "Kurt" Belfort'un sinema sahnesindeki hayatından hangi liderlik derslerini çıkarırız?
Bunu evrimsellikle nitelendirebilirsiniz ama bu tamamen hızlı olmak, kovalamak, avlamanın ilkel hazzıyla ile ilgili. Bir konuda iyi misiniz? Harika. Ama artık bırakın! Bir sonraki seviyeye geçin. Orada da iyi olun. Sınırlarınızı aşın, yeni dünyalara adım atın ve hareket etmeye devam edin. Ne kadar çok şey başarırsanız, o kadar uzağa gidersiniz. Her seferinde daha büyük bir başarıyı kovalamanın sırrı esasında güvenlik ağları olmadan yaşamayı öğrenmektir. Maaşınız veya size düzenli olarak gelen bir paranın gelmediği durumda nasıl hayatta kalırsınız diye değil... Hayatta kalmak için bedenim ve zihnim nasıl bir saldırıya geçebilir diye düşünmelisiniz. Biraz cesaret ve biraz da elde etmenin isteğiyle ilgili birşey
Sevdiğiniz işi yapın, böylece hayatınızın geri kalanında çalışmak zorunda kalmayacaksınız. Bunu bilin; ama sevdiğiniz şeyi yapmanın çok çaba gerektirdiğini de bilin. Bu yüzden sarfettiğiniz çaba ağırlaşınca, kendinize fazla yüklenmemek için biraz mola verin. İnsanlara dans figürlerinizi gösterin, dolaşın, kimsenin gülmeyeceği şakalar yapın, kısaca sonuna kadar rahatlayın!
Bu yapması zor bir şey değil. Ekibi bir araya getirin hep beraber eğlendiğiniz birşey yapın. Ekibinizdeki en sessiz kişiyi en yüksek sesle konuşturun. Herkese en güzel hikayelerini, gelecek planlarını, hayran oldukları şirketleri anlattırın. Ağızlarından baklayı çıkarttırın. İnsanları zevk aldığı ve eğlendiği bir anda bu sorularla yakalayın ve samimi fikirlerini alın, insanlar işlerini sevdiğini söylüyorsa, gerçekten öyle olduğuna emin olabilirsiniz.
Makul seviyede açıklık harika bir oyun alanı yaratır. Bunun en büyük düşmanı da saçmalıktır. Sıradan şirketler her gün bir kamyon dolusu iş yapar. Günü geçirmek için herkese yetecek kadar. Bunu azaltın. Saçmalıkları olduğu yerde bırakın. İş yerinize girmediğinden emin olun eğer birisi getirecek olursa, uzaklaştırmasını söyleyin.
Kıdemli birisi olduğunuzdan eminiz, birçok ödül kazandınız, hatta takım elbiseyi vücudunuza yapıştırmışlar gibi gezdiniz. Ama bu bir pislik olmak zorunda olduğunuz anlamına gelmiyor! Ekibinize iyi davranın. Anlayışlı olun. Başarının, paranın ya da şöhretin sizi esir almasına izin vermeyin. Ama gerektiğinde tam bir pislik gibi davranmanız gerektiğini de unutmayın. Ukala bir pislik? Hayır. Sadece pislik.
Yorgun musunuz? Hevesiniz mi kaçtı? Sıkıldınız mı? O zaman ekibinizin de aynı şekilde tepki vermesine hazırlıklı olun. O yüzden, motive olmak için beklemeyin, onun yerine motive olmaya başlayın. Eğer işyerinde çalışırken ilham gelmiyorsa, bunun birçok insana da olma şansı düşüktür. Neden başladığınızı hatırlayın, saf hırs dolu günlere gidin, ateşin hala yandığı, çok istekli olduğunuz zamanlara.
İşlerin onun için yolunda gitmediğinden şikayetlenen o adamı hatırladınız mı? Hayır mı? Zaten kimse hatırlamaz. Gerçekten çok basit, tarih, neler olduğunu sorup duran, ağlayan, şikayetlenen ve amaçsızca dolaşan insanları yazmaz. Dünya değişim için kendi planlarına inananlar tarafından inşa edilmiştir. O yüzden programınıza sadık kalın, kendi yolunuzda yürüyün.
Pekala, nazik olmak güzeldir. Ama işler yürümediğinde takımınıza işin sadece anlaşmaya varmak üzerine olduğunu hatırlatın. Ofis elemanı ya da CFO – herkesin kapatacağı bir anlaşması vardır – ya da kendiniz olsun, konu hakkında ezik ve yavaş olamazsınız. Yaşam gibi, The Wolf bize sadece en güçlünün hayatta kalacağını hatırlatıyor – o yüzden eğer ekipte zayıf bir halka varsa, güçlenmesi gerekiyor! Bu günlük bakım ya da parkta dolaşmak değil, bu iş.
Çekirdeğiniz güçlü olduğunda, vücudunuz da güçlüdür. Aynı şey büyüme hedefi olan bir şirket için de geçerlidir. Şirketin çekirdek kadrosunu oluşturmak için doğru insanları seçin ve onları kalıcı yapın. Her şeyi (neredeyse her şeyi) onlarla paylaşın ve büyük fotoğrafın içinde olmalarına izin verin. Vizyonunuzdan, planlarınızdan, rol modellerinizden bahsedin. Onları anahtar deliği kadar vizyonların dışına çıkarın ve geniş bakış açılarının olduğu dünyaya girmelerine izin verin.
Yürekten konuşun, içgüdülerinizi kullanın, duruma göre hareket edin, şarkı söyleyin, homurdanın, her şeyi dışarı çıkarın! İnsanlara neden mesleklerinin sahip olabilecekleri en iyi meslek olduğunu anlatın. Hayallerini, umutlarını ve arzularını tartışın. Hayatlarında istedikleri her şeyi başarmak için onlara nasıl yardım edeceğinizden bahsedin. Sonra sözünüzün eri olun, arkasında durun ve hepsini gerçekleştirin. Günlük hayat yeterince sıkıcı ve ilham onu değerli kılıyor.
CNBC tarafından Ekim 2021'de gerçekleştirilen bir ankette teknoloji sektöründeki yöneticilerin %57'si kalifiye çalışan bulmanın bir numaralı endişeleri olduğunu bildirmiş – bu endişe, tedarik zinciri sorunlarından ve siber güvenlik tehditlerinden daha üst sırada yer alıyor.
Çağ değişti. “Eskiden…” ile başlayan cümleleri dikkatli dinlediğimizde ne kadar yol aldığımızı görmemek neredeyse imkânsız. Çağ ile birlikte birçok sektör de değişti. Teknoloji, sanayi, otomotiv, telekomünikasyon ve daha nicesi… Tüm bu değişim ve dönüşümler, eğitim sisteminin değişmesine ve gelişmesine öncülük etti. Bir düşünün, 15 yıl öncesine kadar “mobil eğitim” kavramından bahsedebilir miydik? Elbette edemezdik fakat eğitim platformları hakkında konuşabilirdik. Çünkü mazisi çok daha eskiye dayanıyor. İşte tam da bu noktada, Türkiye’deki ilk e-öğrenme girişimi olan Enocta Platformu hayatına devam ediyor. Günümüzde sadece hayatta kalmak önem arz etmiyor, günün koşullarına uyum sağlamak en önemli konuların başında geliyor. Bu sebeple platform her gün gelişiyor ve çağa uygun olarak şekilleniyor. Kuşkusuz bu değişimleri tetikleyen en önemli unsurların başında ise gelişen teknoloji ve internet yer alıyor.
“Off yine mi eğitim atanmış hem de zorunlu mu?” Eğitim ve gelişim ile ilgilenen kişiler olarak kurumlarınızda bu cümleyi çalışma arkadaşlarınızdan ne kadar sıklıkla duyduğunuzu durup bir düşünün. Sonrasında şunu bir soralım; her eğitim atamasında mı yoksa sadece zorunlu eğitimlerde mi duyuyoruz? Cevabınız hepsi mi? O zaman süreçlerinizi gözden geçirmenizin ve birtakım şeyleri değiştirmenizin zamanı sizce de gelmedi mi?