Ofiste günler çoğu zaman aynı rutinde geçiyor gibi görünebilir. Toplantılar planlandığı gibi ilerliyor, projeler zamanında teslim ediliyor, mailler cevaplanıyor. Ancak çoğumuzun içinde, bu düzenin ardında küçük bir huzursuzluk saklı. Konsantrasyonun azaldığı anlar, sabahları kalktığında motivasyonun düşmesi, işin anlamını sorguladığın zamanlar… Bunlar tesadüf değil.
Modern beyaz yakalı hayatı, hızla değişen teknoloji, kesintisiz dijital iletişim ve yüksek beklentilerle dolu. Buna karşılık,insanın biyolojik ve psikolojik ihtiyaçları çoğu zaman görmezden geliniyor. Sürekli ekran başında oturmak, uzun saatler boyunca hareketsiz kalmak, “her an ulaşılabilir olma” zorunluluğu, iş ve özel hayat arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor. Bu durum, tükenmişlik ve motivasyon düşüklüğünün ana sebeplerinden biri haline geliyor.
İşte bu noktada “wellbeing” yani esenlik kavramı, sadece bir moda akımı değil, sürdürülebilir kariyer ve yaşam kalitesinin merkezi haline geliyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) da esenliği “fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak tam bir iyilik hali” olarak tanımlıyor. Peki, sadece sağlıklı olmak mı önemli? Hayır. İyi hissetmek, işine anlam katmak, zorluklarla başa çıkmak ve iş ortamında kendini güvende hissetmek çok daha kritik.
Çalışanların esenliği yükseldiğinde, iş verimliliği, yaratıcılık ve bağlılık da doğal olarak artıyor. Bu nedenle, esenlik artık kişisel bir tercih olmaktan çıkıp, hem çalışan hem işveren için stratejik bir öncelik haline geliyor.
Siz de bu yazıda, ofiste esenliği nasıl artırabileceğinizi, karşılaştığınız zorluklarla nasıl başa çıkabileceğinizi ve bu yolculukta hangi stratejilerin size destek olacağı hakkında somut bilgiler bulacaksınız. Çünkü gerçek başarı, yalnızca işte değil; hayatın tüm alanlarında dengeyi kurabilmekle mümkün.
Günlük hayatta “iyi hissetmek” genellikle ruh haliyle ilişkilendirilir. Ancak esenlik ya da yaygın adıyla wellbeing yalnızca anlık duygularla sınırlı bir kavram değildir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre esenlik, “fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik hali” olarak tanımlanır. Bu da yalnızca hasta olmamak değil; hayatın farklı alanlarında dengede, yeterli, anlamlı ve güvende hissetmek anlamına gelir.
Ofis yaşamı içerisinde bu dengeyi korumak çoğu zaman göründüğünden daha zordur. İşlerin zamanında tamamlanması, toplantıların verimli geçmesi ya da hedeflerin tutturulması her şeyin yolunda olduğuna işaret etse de, çoğu çalışan zaman zaman içsel bir tükenmişlik, zihinsel yorgunluk yada motivasyon eksikliği yaşar. Bu durum, bireysel bir zayıflık değil; iş ortamının ve yaşam biçiminin doğrudan bir sonucudur.
Stanford Üniversitesi’nin psikolojik güvenlik konusundaki araştırmaları, çalışanların kendilerini ifade edebildikleri, hata yapma korkusu duymadan fikir paylaşabildikleri ortamların bağlılık ve yaratıcılığı artırdığını göstermektedir. Bu bulgu, esenliğin yalnızca bireysel alışkanlıklara bağlı olmadığını; kurum kültürü ve liderlik yaklaşımlarıyla doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyar.
Esenlik, genel olarak dört temel boyutta ele alınır:
1. Fiziksel Esenlik
Ofis ortamında uzun süre hareketsiz kalmak, düzensiz beslenme, yetersiz uyku ve ergonomik olmayan çalışma koşulları fiziksel esenliğin en yaygın tehditleri arasındadır. Oysa bedenin ihtiyaçları göz ardıedildiğinde, zihinsel performans da olumsuz etkilenir.
Ne yapabilirsiniz?
• Her 90 dakikada bir kısa bir mola vererek ayağa kalkmak ve hareket etmek faydalıdır.
• Çalışma alanınızı ergonomik hale getirmek; örneğin monitör yüksekliğini, sandalye pozisyonunu ve aydınlatmayı gözden geçirmek, fiziksel yorgunluğu azaltır.
• Haftalık rutininize kısa yürüyüşler veya temel egzersizler eklemek, gün içi enerji seviyenizi artırabilir.
• Mayo Clinic’in araştırmalarına göre düzenli fiziksel aktivite, yalnızca bedeni değil; dikkat ve karar verme becerilerini de desteklemektedir.
2. Zihinsel Esenlik
Günümüzde çalışanlar, gün boyu çok sayıda bildirim, mesaj, toplantı ve görevle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum odaklanmayı güçleştirirken, zihinsel esnekliği de aşındırır. “Çok meşguldüm ama hiç bir işi tamamlamış gibi hissetmiyorum” düşüncesi, zihinsel esenliğin azaldığını gösteren önemli bir işarettir.
Ne yapabilirsiniz?
• Günün en verimli saatlerinde, örneğin sabah saatlerinde, iki saatlik bir “odak bloğu” oluşturarak bildirimleri kapatmak ve tek bir işe yoğunlaşmak odak becerinizi geliştirebilir.
• Günde birkaç dakika nefes farkındalığı ya da kısa bir meditasyon uygulaması zihinsel berraklık sağlar.
• “Tek iş / tek zaman” prensibini benimseyerek aynı anda birden fazla işi üstlenmekten kaçınmak, zihinsel yorgunluğu azaltır.
• Amerikan Psikoloji Derneği’nin verileri, mindfulness uygulamalarının stres seviyesini düşürdüğünü ve çalışan bağlılığını olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.
3. Sosyal Esenlik
Çalışma hayatında yalnızlık, göründüğünden daha yaygındır. Ekip içi bağların zayıf olduğu ortamlarda motivasyon düşer, güven azalır ve aidiyet duygusu zedelenir. Sosyal esenlik, destekleyici ilişkiler ve güçlü iletişimle güçlenir.
Ne yapabilirsiniz?
• Her gün en az bir ekip arkadaşınızla kısa ama samimi bir iletişim kurmak, ilişkileri güçlendirir.
• Takdir kültürünü geliştirmek, küçük başarıları bile fark etmek ve dile getirmek, ekip bağlılığını artırır.
• Uzaktan çalışıyorsanız, düzenli sanal çay molaları yada aylık yüz yüze buluşmalar, sosyal bağların korunmasına yardımcı olur.
• Gallup’un 2023 tarihli araştırması, iş yerinde güçlü sosyal bağlara sahip çalışanların daha az tükenmişlik yaşadığını ortaya koymaktadır.
4. Duygusal Esenlik
Duygularını tanımak ve ifade edebilmek, çalışma hayatında genellikle göz ardı edilen bir beceridir. Ancak bastırılmış duygular zamanla motivasyon kaybına, içe kapanmaya ve iletişim sorunlarına neden olabilir.
Neler yapabilirsiniz?
• Gün sonunda kendinize “Bugün nasıl hissediyorum ve neden?” diye sormak, duygularınızı tanımanıza yardımcı olur.
• Toplantılarda fikir belirtmekten çekiniyorsanız, bu konuda yöneticinizle açık ve güvenli bir iletişim ortamı kurmayı hedefleyebilirsiniz.
• Duygusal yüklerin arttığını fark ettiğinizde, profesyonel destek almak güçsüzlük değil; duygusal esnekliğin bir göstergesidir.
• Daniel Goleman’ın duygusal zeka (EQ) üzerine yaptığı çalışmalar, iş hayatında etkili iletişim, çatışma yönetimi ve liderlik becerilerinin yüksek EQ ile doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir.
Bu dört boyut, esenlik kavramının temelini oluşturur. Birinde yaşanan aksaklık, diğerlerini de doğrudan etkiler. Ancak bu dengeyi sağlamak yalnızca bireysel alışkanlıklarla değil; aynı zamanda çalışma ortamının sunduğu olanaklar, liderlik yaklaşımı ve kurumsal kültürle de şekillenir.
Bu dört boyut, esenliğin temel taşlarıdır. Birindeki aksaklık diğerlerini de etkiler. Dengede kalmak için sadece bireysel alışkanlıklar değil; iş ortamının ve kurum kültürünün de destekleyici olması gerekir.
Ancak bu dört boyutta dengeyi sağlamak her zaman kolay değildir. Günlük çalışma hayatında esenlik zorluklarıyla karşılaşmak doğal ve yaygındır. Şimdi bu zorlukların neler olduğuna ve onlarla nasıl başa çıkabileceğimize bakalım.
Bazı günler vardır, her şey yolunda gibi görünür. Toplantılar zamanında biter, gelen maillere cevap verilmiştir, yapılacaklar listesi eksiksizdir. Ama yine de içten içe bir yorgunluk hissi geçmez. Zihnin bulanıktır, motivasyon düşüktür, yaptığın işe dair heyecanın azalmıştır. Bu durum sana tanıdık geliyorsa, yalnız değilsin.
Modern ofis hayatı, doğası gereği esenlik için zorlu bir zemin sunar. Sürekli çevrim içi olma baskısı, art arda gelen toplantılar, azalan odak süresi, hiç bitmeyen bildirimler… Bunların hepsi, insanın doğa lritmiyle çatışır. Dijital araçlar işleri kolaylaştırırken, aynı zamanda kesintisiz bir “hazır olma” halini beraberinde getirir. Bu da zamanla zihinsel yorgunluk ve tükenmişlik hissini körükler.
Deloitte’un Workforce Wellbeing Imperative raporunda bu durum açıkça belirtiliyor: Kurumsal yapılarda çalışanların esenliği, sadece bireysel dayanıklılığa bırakıldığında sürdürülebilir olmuyor. İşin kendisi, iş süreçlerinin tasarımı ve yöneticilerin davranış biçimleri esenliği doğrudan etkiliyor.
Birçok beyaz yakalı için gün içindeki en büyük enerji kaybı, “görünmez yorgunluklardan” kaynaklanıyor.
Örneğin:
• Ne işe yaradığı tam belli olmayan toplantılar,
• Gün boyunca kopuk kopuk gelen iletişimler,
• Belirsiz öncelikler,
• Ve “bir şeyleri eksik yapıyor muyum?” hissi...
Bu tür yükler, zihni sürekli tetikte tutar. Stanford Üniversitesi’nin psikolojik güvenlik araştırmaları, çalışanların fikirlerini rahatça paylaşamadığı ve hata yapmaktan korktuğu ortamlarda yaratıcılık ve bağlılığın ciddi şekilde azaldığını gösteriyor. Yani, sadece görev tanımı değil; o görevi yerine getirirken içinde bulunduğun atmosfer de esenliği belirliyor.
Bununla birlikte, fiziksel ortam da genellikle göz ardı edilir. Doğal ışıktan uzak çalışma alanları, hareketsizlik, ergonomiden uzak masa düzenleri… Hepsi bir araya geldiğinde, günün sonunda bedenin de zihnin kadar yorulmuş olur.
Tüm bunlar, ofiste “iyi olma” halini sürdürülebilir kılmanın neden bu kadar zor olduğunu gösteriyor. Ancak bu tablo değiştirilemez değil. Küçük ama anlamlı değişikliklerle, hem bireyler hem de kurumlar bu zorlukların etkisini azaltabilir.
Esenliği yalnızca bireysel alışkanlıklarla sürdürmek mümkün değildir. Günlük yaşamınızda dengeli ve sağlıklı kalabilmeniz kadar, içinde çalıştığınız ortamın bu sürece nasıl katkı sunduğu da belirleyicidir. İşin doğası, yönetim tarzı ve kurumun benimsediği kültür, çalışan esenliğini doğrudan etkiler.
Deloitte’un Workforce Wellbeing Imperative raporu bu konuda çarpıcı bir bulguya işaret eder: Kurumlar, çalışan esenliğini bireysel dayanıklılık çalışmalarıyla sınırlı tutmak yerine; liderlik yaklaşımı, işin tasarımı ve kültürel altyapı gibi sistemsel alanlara entegre etmelidir. Aksi halde, çalışanlar bireysel olarak çabalasa da, sürdürülebilir bir denge kurmakta zorlanır.
Özellikle yöneticilerin tutumu, günlük esenlik deneyimini şekillendiren en görünür unsurlardan biridir.
• Yöneticinizin gün içindeki iletişim biçimi,
• Sınırlarınızı gözetip gözetmemesi,
• Başarınızı fark edip etmeyişi,
• Ya da bir hata karşısında gösterdiği yaklaşım…
Bunların her biri doğrudan zihinsel, duygusal ve sosyal esenliğinizi etkiler. Bir başka deyişle, düzenli meditasyon uygulamalarıya da haftalık yoga seansları kadar; iyi yapılmış bir işin fark edilmesi, anlamlı bir teşekkür ya da içten bir “iyi ki varsın” cümlesi de esenliğe katkı sağlar.
Kurumsal kültürün bu noktada sessiz ama güçlü bir etkisi vardır. Örneğin, “mesai sonrası mail atılmaz” gibi yazılı olmayan normlar, çalışanların zihinsel sınırlarını korumasına yardımcı olur. Ya da açık iletişimin teşvik edildiği, başarısızlıkların öğrenme fırsatı olarak görüldüğü bir ortam; çalışanların daha özgür, üretken ve yaratıcı olmasını sağlar.
Bununla birlikte, iyi bir liderlik yalnızca performans yönetimiyle sınırlı değildir. İyi bir lider, esenliğe önem verir; ekibinin ruh halini, enerjisini ve ihtiyaçlarını dikkate alır. Gerektiğinde destek sunar, gerektiğinde sadece dinler. Ve belki de en önemlisi, “iyi olmanın” sadece işle ilgili olmadığını fark eder.
Eğer bulunduğunuz kurumda bu yönde bir kültür henüz oluşmamışsa, küçük adımlarla siz de fark yaratabilirsiniz. Bir ekip arkadaşınızın yükünü hafifletmek, bir teşekkür cümlesini görünür kılmak ya da toplantılarda herkesin fikir belirtmesine alan açmak… Bazen dönüşüm, tam da bu küçük yerlerden başlar.
Kurumlarda esenlik kültürünü sürdürülebilir kılmak,yalnızca iyi niyetli adımlarla ya da dönemsel etkinliklerle sağlanamaz. Gerçek dönüşüm, bu yaklaşımın günlük yaşamın bir parçası haline gelmesiyle mümkün olur. Bunun için de bireylerin farkındalık kazanması, esenlikle ilgili beceriler geliştirmesi ve bu becerileri yaşamlarına entegre edebilmesi gerekir.İşte bu noktada dijital eğitimler, bireylere güçlü ve sürekli bir destek sunar.
Wellbeing; zihinsel dayanıklılık, duygusal zeka, stres yönetimi, beden farkındalığı gibi çok yönlü alanları kapsar. Artık bu konuları sadece deneyimlemek değil, aynı zamanda öğrenmek ve üzerinde düşünmek de büyük önem taşıyor. Dijital eğitimler, bu süreci her bireyin kendi zamanına ve ihtiyacına göre şekillendirmesine olanak tanır. Bilgiye dilediğiniz an erişebilir, öğrendiklerinizi günlük hayatınıza kolaylıkla adapte edebilirsiniz.
Enocta’nın esenlik temelli eğitimleri yalnızca teorik bilgiler sunmakla kalmaz; aynı zamanda günlük yaşamda uygulanabilecek pratik tekniklerle bireylerin hayat kalitesini artırmayı hedefler.
Örneğin:
• Yin Yoga ile Masabaşı Esneme Molası : Masabaşında uzun süre hareketsiz kalan çalışanlar için tasarlanmıştır. Kaslarda oluşan gerginliği azaltmayı, zihni dinlendirmeyi ve küçük molalarla beden-zihin dengesini yeniden kurmayı öğretir.
• İçimizdeki Güç: Yılmazlık - Belirsizlik ve stresle başa çıkma becerilerinizi geliştirir. Dayanıklılık kazanmak, kriz anlarında sağlam kalabilmek ve değişime açık bir zihinsel yapıya sahip olmak bu eğitimin temel hedeflerindendir.
• Bu Bir Yatırım Tavsiyesidir : Psikolojik Sermaye, bireylerin kendi potansiyelini tanımasına, zor zamanlarda daha güçlü durmasına ve sağlıklı kararlar almasına destek olur.
• Daha Sağlıklı ve Daha Mutlu Bir Yaşam : Nefes tekniklerinden odaklanma egzersizlerine, stres yönetiminden uyku kalitesine kadar esenliği destekleyen birçok başlığı kapsar.
• İş Yaşamında Pozitif Psikoloji - 101 : Duygusal zekayı geliştirerek, iş yerindeki iletişim kalitesini artırır ve problem çözme becerilerinizi güçlendirir.
Bu eğitimler, bireylerin hem iş hem de özel yaşamlarında daha dengeli, dirençli ve üretken olmalarına katkı sağlar. Küçük ama etkili alışkanlıklar kazanarak, uzun vadeli bir esenlik kültürü inşa etmek mümkündür.
Enocta’nın esnek dijital altyapısı sayesinde bu eğitimlere dilediğiniz zaman, dilediğiniz yerden erişebilir; esenlik yolculuğunuzu kendi ritminizde sürdürebilirsiniz.
Ayrıca, çalışan deneyimini bütünsel olarak ele alan Wellbees uygulaması da Enocta’nın kurumsal wellbeing çözümleri arasında yer alır. Bu dijital platform; fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığı destekleyen içeriklerle birlikte alışkanlık kazandırma, sosyal etkileşim, uzman desteği, oyunlaştırma ve ödüllendirme gibi modüller sunar. Çalışanların motivasyonunu artırırken, kurumlara özel raporlama ve analiz araçlarıyla İK ekiplerinin çalışan refahını ölçmesine ve stratejik adımlar atmasına imkân tanır.
Esenlik kültürünü sadece teşvik eden değil, aynı zamanda yaşatan çözümler arıyorsanız, Enocta’nın sunduğu dijital eğitim ve platform destekleriyle fark yaratabilirsiniz.
Esenlik yolculuğu kişisel farkındalıkla başlar; ama sürdürülebilir hale gelmesi için hem sizin bireysel tutumlarınıza hem de çalıştığınız kurumun kültürüne bağlıdır. Siz küçük değişikliklerle başlayarak hem kendi yaşam kalitenizi artırabilir hem de ekip arkadaşlarınıza ilham verebilirsiniz.
Siz Neler Yapabilirsiniz?
• Kendinize zaman ayırın: Gün içinde kısa molalarvererek bedeninizi esnetin, zihninizi sakinleştirin. Yoga, nefes egzersizleriveya basit esneme hareketleri size güç verecektir.
• Odaklanmayı koruyun: Bildirimleri belirli zamanlardakapatıp, işlerinizi “blok” halinde tamamlamayı deneyin. Bu sayede iş bitirmehissiniz artacak, stresiniz azalacaktır.
• Duygularınızı fark edin: Gün sonunda nasılhissettiğinizi kendinize sorun. Korkularınızı, kaygılarınızı bastırmak yerinekabul edin ve çözüm yolları arayın.
• İletişiminizi güçlendirin: Takdir etmeyi, teşekküretmeyi alışkanlık haline getirin. Ekip arkadaşlarınızın küçük başarılarını bilefark etmek, hem onlara hem size iyi gelir.
• Kendinizi geliştirin: Enocta gibi dijital eğitim platformlarından faydalanarak esenlik, iletişim ve stres yönetimi gibi konularda bilgi vebecerilerinizi artırabilirsiniz.
• Olumlu iletişimi teşvik edin: Toplantılarda herkesin söz hakkı olmasına özen gösterin, farklı görüşlere açık olun.
• Sınırları koruyun: Mesai saatleri dışında mesaj göndermemek gibi sınırlar koyarak, ekipteki herkesin dinlenme hakkını gözetin.
• Destekleyici olun: Zor anlarda ekip arkadaşlarınızı dinleyin, gerektiğinde yardım teklif edin.
• Fikir paylaşımını artırın: Hata yapmaktan korkmadan yenilikçi öneriler sunabileceğiniz ortamlar yaratmaya destek olun.
Unutmayın, esenlik küçük adımlarla başlar ve zamanla yaşamınızın tüm alanına yayılır. Siz atacağınız her pozitif adımla hem kendiniz hem de çalıştığınız ekip için daha sağlıklı, üretken ve mutlu bir ortam yaratabilirsiniz.
Esenlik, ofis yaşamının yalnızca yan unsuru değil; iş hayatınızda verimlilik, mutluluk ve sürdürülebilir başarının temelidir. Bedeniniz, zihniniz, duygularınız ve sosyal ilişkileriniz arasındaki dengede ortaya çıkar. Ve bu dengeyi sağlamak, tamamen sizin elinizde.
Unutmayın ki esenlik, tek başına alınan bireysel kararlarla sınırlı değildir. İçinde bulunduğunuz kurumun kültürü, liderlik yaklaşımı ve ekip dinamikleri de sizin bu yolculuğunuzda önemli bir yer tutar. Ancak her şeyden önce, değişim sizinle başlar.
Bugün küçük bir adım atmak; molalarınızı esnetmek, duygularınızı fark etmek, iş yerindeki iletişiminizi güçlendirmek veya dijital eğitimlerle kendinizi geliştirmek size büyük bir dönüşümün kapılarını açabilir. Enocta gibi platformlar bu süreci desteklerken, siz de kendi esenlik yolculuğunuzun mimarı olabilirsiniz.
Siz ne kadar güçlü ve dengede olursanız, etrafınızdaki çalışma ortamı da o kadar sağlıklı ve üretken olur. Kendinize yatırım yapın, esenlik için adımlarınızı ertelemeyin. Çünkü en iyi iş, iyi hissedilen iştir.
Teknolojideki yenilikler ve değişen iş ortamları, proje yöneticilerinin rollerini ve hedeflerini dönüştürüyor. Bu dönüşümle birlikte Project Management Institue (PMI), Project Management Professional (PMP) sertifika sınavının içeriğini bu yılın başında değiştirdi.
Öğrenme şeklimizin kişiliğimize, beynimizin çalışma şekline, bulunduğumuz ortama ve kültüre bağlı olduğunu biliyor muydunuz?
Kişisel liderlik, yaşamın her alanında bireysel olarak bir üst noktaya çıkmamızı sağlayan en önemli yeteneklerden. Bu yeteneğin içinde bulunduğumuz dönemde aldığı kritik hal, hayatımızın direksiyonuna nasıl geçeriz gibi birçok soruya yanıt bulduğumuz webinarımızda, Kemal İslamoğlu bizlerle buluştu.